Medeni yargılamanın en temel ilkelerinden biri olan “iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı”, yargılamanın düzenli, hızlı ve adil biçimde yürütülmesini amaçlayan önemli bir usul kuralıdır. Bu kural, davaların makul sürede sonuçlandırılmasını ve tarafların sürprizle karşılaşmadan kendilerini savunabilmelerini güvence altına alır.
Bu yazıda, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının tanımı, hukuki dayanağı, uygulama alanı, istisnaları, Yargıtay içtihatları ve uygulamadaki etkileri detaylı olarak ele alınacaktır.
İddia ve Savunmanın Genişletilmesi Yasağı Nedir?
İddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı, tarafların ilk dilekçelerinde belirttikleri iddia ve savunmalarını, karşı tarafın açık rızası olmadan sonradan genişletemeyecekleri veya değiştiremeyecekleri anlamına gelir.
Bu ilke, medeni yargılamada “tarafların beyanlarıyla bağlılık” ve “dürüstlük kuralı” ilkeleriyle doğrudan bağlantılıdır.
Hukuki Dayanak
İddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının temel dayanağı:
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 141
- HMK m. 119 (dava dilekçesinin unsurları)
- HMK m. 129 (cevap dilekçesinin unsurları)
HMK m. 141/1 hükmü açıkça:
“Taraflar, dilekçelerinde yer vermedikleri iddia ve savunmalarını, karşı tarafın açık rızası olmadıkça, ileri süremezler.” demektedir.
Yasağın Amacı ve İşlevi
Bu yasağın yargılamaya kattığı faydalar şunlardır:
- Sürpriz kararların önlenmesi
- Davanın uzamasının önüne geçilmesi
- Taraflar arasında eşitliğin sağlanması
- Mahkemenin etkin şekilde yargılamayı yönetmesi
Bu yönüyle yasağın, hukuki dinlenilme hakkı ve adil yargılanma ilkesi ile doğrudan ilişkisi vardır.
Yasağın Başlangıç Noktası: Dilekçeler Aşaması
HMK sistemine göre, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı, ön inceleme duruşmasının tamamlanmasından sonra geçerli olur. Yani:
- Dava ve cevap dilekçesi
- İkinci dilekçeler (cevap ve ikinci cevap)
- Ön inceleme tamamlanana kadar karşılıklı ileri sürülen beyanlar
bu aşamalarda taraflar serbestçe iddia ve savunma genişletebilirler.
Açık Rıza Unsuru
Yasağın istisnası, karşı tarafın açık rızasıdır. Şu durumlar açık rıza anlamına gelir:
- Mahkemede sözlü ya da yazılı şekilde rıza beyanı
- Sessiz kalma değil, zımni kabul de değildir.
- Rıza beyanı duruşma tutanağına geçirilmelidir.
Örneğin, davacı ön inceleme sonrası yeni bir iddia ileri sürüyorsa ve davalı buna açıkça karşı çıkmıyorsa, bu durum açık rıza olarak kabul edilemez.
İddia ve Savunmanın Genişletilmesi Sayılan Haller
- Yeni bir hukuki sebep ileri sürülmesi
- Talep konusunun değiştirilmesi
- Yeni delil sunulması (ön inceleme sonrası)
- Zamanaşımı defi gibi yeni itirazların eklenmesi
Bu gibi haller yasağa tabi olur.
Genişletme Sayılmayan Haller
Aşağıdaki durumlar yasağa takılmaz:
- Açıklayıcı beyanlar
- Önceden bildirilen delilin detaylandırılması
- Usule ilişkin açıklamalar
- Talep sonucunda netleştirme yapılması
Yargıtay uygulamasında da, esaslı unsur değişikliği olmayan beyanlar genişletme sayılmaz.
Yargıtay Kararları ile Uygulama Örnekleri
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 2017/3428 E., 2019/6511 K.
“Ön inceleme aşamasında karşı tarafın açık rızası bulunmadan yeni delil sunulması, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağını ihlal eder.”
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
“Davalı tarafından sunulan yeni savunmanın ön inceleme sonrasında yapılması ve davacının bu savunmaya itiraz etmesi durumunda, savunmanın dikkate alınmaması gerekir.”
Delil Göstermede Yasağın Rolü
HMK m. 140/5’e göre; ön inceleme aşamasında sunulmayan deliller, haklı gerekçe gösterilmedikçe dikkate alınmaz. Bu, iddia ve savunmayı genişletmeme ilkesinin delil yönünden yansımasıdır.
Ön İnceleme ve Yasağın Kesinleşmesi
Ön inceleme duruşmasında şu iki ihtimal doğar:
- Taraflar sulh olmaz ve uyuşmazlık noktaları belirlenirse: yasağın kapsamı başlar.
- Yeni iddialar sunulur ama karşı taraf rıza göstermezse: mahkeme bu beyanları dikkate almaz.
Davanın Niteliğine Göre Farklılık Gösterir mi?
Evet. Özellikle:
- İş davaları
- Tüketici davaları
- Aile hukuku davaları
gibi seri yargılama gerektiren davalarda yasağın sınırları daha sıkı uygulanır. Ancak kamu düzenine ilişkin hususlar (örneğin yetkisizlik, ehliyetsizlik) her aşamada dikkate alınabilir.
Avukatların Sorumluluğu
Avukatlar, yasağın başladığı noktayı iyi takip etmeli, tüm iddia ve savunmalarını ilk dilekçelerinde açık şekilde ortaya koymalıdır. Aksi hâlde müvekkilin hak kaybı yaşaması kaçınılmaz olabilir.
İstisnai Durumlar
Bazı istisnai hallerde yasağa rağmen yeni iddia/savunmalar dikkate alınabilir:
- Yeni olayın sonradan öğrenilmesi
- Delilin daha önce elde edilememesi
- Yargılama konusu olayın kamu düzenine aykırı olması
Bu durumlar, mahkemenin takdirine göre değerlendirilir.
Uygulamada Sık Yapılan Hatalar
- Ön inceleme tamamlandıktan sonra yeni iddia sunmak
- Açık rıza olmadan delil eklemek
- Önceki beyanlara aykırı genişletici savunma yapmak
Bu hatalar, mahkemede iddianın veya savunmanın dikkate alınmamasıyla sonuçlanabilir.
Sonuç
İddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı, medeni yargılamada yargılamanın düzenini ve taraflar arasındaki dengeyi korumak için getirilen kritik bir ilkedir. Bu yasağa uygun hareket edilmemesi, hak kayıplarına ve davanın usulden reddine yol açabilir. Avukatlar, sürecin başından itibaren iddialarını ve savunmalarını titizlikle oluşturmalı, ön inceleme sürecini etkin şekilde yönetmelidir. Yargıtay içtihatları da bu konuda uygulamaya yön veren ciddi kılavuzlar sunmaktadır.
Bir yanıt yazın